Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Avrupa Konseyi Ulusal Özel Okullar Dernekleri Birliği (ECNAIS) tarafından İstanbul’da düzenlenen "Avrupa´da Özel Okulların Geleceği ve Öğrenci Katılımı Konferansı"nın açılışında konuştu. Konferansa birçok ülkeden katılımın olduğunu belirten Selçuk, misafirleri ağırlamaktan mutlu olduğunu söyledi. Kişisel olarak ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak, Türkiye Özel Okullar Derneğinin (TÖZOK) bu tür faaliyetlerine katkı vermekten büyük zevk duyduklarını belirten Selçuk, "Şimdiye kadar dünyadaki eğitim sisteminin nereye gittiği, nasıl bir yolculuk içerisinde olduğu çok tartışıldı. Felsefeciler, sosyologlar tartıştı. Dünyadaki sistemin nereye gittiği sorusu eskisinden çok daha önem arz ediyor. Eğitim, artık kendi kavramsal çerçevesinde kalmayıp bilimin, teknolojinin ve sanatın, endüstrinin ve sosyal hayatın, çok belirgin bir parçası haline geldi. Eğitim seviyesi arttıkça dünyadaki obezite ve açlık aynı anda artıyor. Çok ilginçtir ki eğitim seviyesi arttıkça çevre kirliği artıyor. Bilimin ve teknolojinin gücü yükseldikçe ölümün gücü artıyor. Bu temel soruları kendimize sormamız gerekiyor. Eğitim eğer etik bir temele sahip olmazsa insanlara ve insanlığa zarar veren bir kurum haline de dönüşebilir." diye konuştu. Selçuk, bir şekilde dünyada yapılagelen eğitimin neye hizmet ettiğini, yeniçağ için yeni bir sorgulamaya tabi tutma ihtiyacının olduğuna işaret etti.
"Eğitim, insanın maddi ve manevi alanını kuşatmalı"
Eğitimin endüstrinin ihtiyacını karşılamaya dönük bir çerçeveye sahip olmasına dikkati çeken Selçuk, şöyle devam etti: "Eğitimi yeniden yorumlamaya ihtiyacımız var. Eğitim, endüstriye belirli beceri setlerine sahip olan birey yetiştirmeyi amaçlayan bir kurum değildir bizim bakış açımıza göre. Eğitimin endüstriye hizmet etmesinin yanı sıra insanın kendi varoluşuna hizmet etmesi de sağlanmalı. İnsanın maddi ve manevi alanını birlikte kuşatması gereken bir kurum haline gelmeli. Buradaki çift kanatlılık söz konusu olmazsa, eğitim tek kanatlı olarak sadece küresel sermayenin emrine girmiş olan bir bilimin aracı haline dönüşecektir. Eğitimle birlikte yapmaya çalıştığımız katılım, paylaşım arzusu riske girecektir. Katılımın ve paylaşımın ne olduğunu da yeniden yorumlamaya ihtiyacımız var." Selçuk, eğitim sisteminde genellikle bir arz politikası olduğuna vurgu yaparak, çocukların ne istediğine belirli kurumların ve yetişkinlerin karar verdiğini söyledi. Bir talep politikasından söz edilemediğini aktaran Selçuk, arz ve talep arasındaki dengenin yeniden kurulmaya ihtiyaç olduğunu kaydetti.
"İnsan bir tüketici değildir"
Bakan Selçuk, çocukların taleplerinin bilinmesi gerektiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Eğitim insana dışarıdan içeriye doğru verilen bir kurum ya da kavram değildir. Eğitim içeriden dışarıya doğru büyümesi ve yeşermesi gereken bir hareket. Dışarından verilmesi gereken bir yaklaşım değil. Dışarıdan içeri verilen bütün eğitimsel içerikler çocuğun zehirlenmesine yol açıyor. Eğer arzın ve talebin dengelenmesi söz konusu olursa o zaman çocuk suyu başından aşağıya kovayla dökülüyormuş gibi değil, suyu yudum yudum içiyormuş gibi bütün hücrelerine kadar eğitimi içselleştirdiği bir süreç yaşıyor. Eğer bizim eğitimle ilgili temel kavramlarımızı gözden geçirmemiz söz konusu olmazsa o zaman eğitimin aslında demokratikmiş gibi görünen fakat aslında tamamen formatlama amaçlı, belirli küresel politikaların yürütülmesi için amaçsal değil de araçsal pozisyona sürüklenmesi söz konusu olacaktır. Bu manada eğitimin temel kavramlarını gözden geçirmek zorundayız. Kitaplarda doğal kaynaklar gibi bir ifade geçiyor. Doğaya tüketilmesi gereken bir kaynak olarak bakan bir bakış açısı ya da insan için tüketici ifadesini kullanan bir eğitim yaklaşımı var. İnsana tüketici diyen bir anlayış sağlıklı bir eğitim verme şansına da sahip değildir. Doğa tüketilmesi gereken bir varlık değildir. Doğa birlikte yaşamamız gereken bir emanettir. Dünya için bir şey yapılacaksa bu kendi ülkelerimizden bakılarak yapılamaz, bunu başka coğrafyalardan bakarak yapabiliriz."
Selçuk, çocukları gerçekten çocuk gibi görmek zorunda olduklarını anlatarak, çocuğun hizasının ve doğasının bozulmasının, insanlığın doğasını bozacağına vurgu yaptı. Bilimin gücünün artmasıyla doğru orantılı olarak savaşların ve açlığın artmasının kendisini rahatsız ettiğini dile getiren Selçuk, şunları söyledi: "Bilimi doğru kullanıp kullanmadığımız konusunda bir sorgulama ihtiyacı duyuyorum. Bu anlamda yurttaş yetiştirmek, vatandaşlık bilinci gibi kavramların yeniden ele alınması gerekiyor. Muhakkak bir suretle evrensel bakışa ihtiyacımız var. Bütün eğitimsel kavramları evrensel olarak ele almak zorundayız. Yerel yorumlama durumundayız. Çünkü tohum yerelde çatlar. Eğer evrensel olarak bakmazsak o zaman herkes kendi ulusalını oluşturur ve bunu dünyaya dayatmaya kalkar. Mesajı insana olan her unsur önce evrensel olarak çıkar, sonra ulusallaşır."
Selçuk, insanlaşma sürecinin çağın en büyük sorunu olduğunu belirterek, sadece bilişsel ögelerle bir ülkenin eğitim sisteminin değerlendirilemeyeceğini kaydetti. Bu manada çocukların bütünsel gelişimi için zemin hazırlamaya çalıştıklarını aktaran Selçuk, bunların okul dışı süreçleri de kapsaması için çalıştıklarını dile getirdi. Selçuk, konferansa uluslararası düzeydeki katılıma dikkati çekerek, toplantının vadettiklerinin önemine işaret etti.